DÜŞ'le ilk buluşma

DÜŞ'le ilk buluşma

5 Temmuz 2010 Pazartesi

DÜŞ'le ilk buluşma


2007 yılının Nisan ayıydı ilk kalbime, aklıma bu "düş" düşeli. İş için New York'a gitmiş, bir dostun sıcacık evinde kalmıştım. Dostumla buluşma saatine kadar, New York sokaklarında dolaşırken, tesadüfen (artık tesadüflerin varlığına inanmaz ve herşeyin bir sebebi olduğunu savunurken bile, hala dilimden atamamışım bu kelimeyi) bir ara sokakta ki küçücük bir çocuk kitapçısına düştü yolum. Sanırım yön duygumun olmamasının, sürekli ve her yerde kaybolabilmemin en büyük faydası bu oldu! İçerisi çocuklar ve annelerle doluydu. Minicik eller kitapları karıştırıyor, annelerine yeni kitaplar seçiyor, anneler de bir yandan meraklı sorulara cevaben kitapları anlatıyor, bir yandan da minicik dükkanın daha da minicik kafesinde birşeyler atıştırıyorlardı. Herkes çok mutlu ve daha da güzeli, çok oraya ait duruyordu. Bu aidiyette oturmuşluk, kabullenişlik, böyle bir yere minnet de vardı sanki. İşte ilk o zaman "keşke böyle bir yerim olsa" dedim kendi kendime. 6 sene önce kızımın doğumuyla beraber hayatıma giren çocuk ve çocuk gelişim kitapları sayesinde İstanbul'un bilumum kitapçısının çocuk kitapları reyonunun gediklisiydim. Saatlerimi kızıma uygun kitap arayarak, karman çorman sıralanmış kitapları karıştırarak, hatta bir süre sonra "bari benden sonra gelenlerin işine yarasın" diye düzenleyerek geçiriyordum. Bu minik kitapçıysa, tam gönlüme göre bir yerdi. Raflar yaş gruplarına göre ayrılmıştı, çocukların raflara ulaşması, kitaplara bakması, kendi kitaplarını seçmesi mümkündü. Üstelik bizdeki yaygın anlayışın tersine, kitaplar cam raflarda veya sadece tozu alındığında hatırlanan kitaplıklarda değil, her dakika bir minik el tarafından keyifle karıştırılan, hayata dahil edilen, okunan, ulaşılabilen yerde duruyordu. Yardımcı olmak için içerde olan bayan, ne kendinizi gölgeniz tarafından takip ediliyormuş gibi hissetmenizi sağlayacak şekilde dibinizde dolanıyor, ne de bazı büyük kitapevlerindeki gibi unutulduğunuzu düşündürüyordu. Çıkarken kendilerini tebrik etmek istedim, ama içerisi arı kovanı gibiydi, benimse beklemeye vaktim yoktu. Kartlarını aldım ve sonra aslında o gün içimde bu "düş"ün filizlendiğini bilmeden dükkandan çıktım.

Aradan 3 yıl geçti. Zorlukları, keyifleri, sıkıntıları eksik olmayan 3 koca yıl. Artık ayrıldığım tekstil sektöründen çok kopmuş, ufak ufak çocuk kitaplarına yönelmiştim. Kızıma uydurduğum öykülerden oluşacak kitaplarımı basmayı hayal ediyor, bir yandan da kendime yeni bir yolu nasıl ve ne yöne doğru oluşturacağımı düşünüyordum. Kafamda yavaş yavaş "düş"ümün bir de evi olması gerektiği belirmeye başladı. Neden burada, İstanbul'da da çocuklar için bir kitapevi olmasındı ki? Araştırdığımda benden önce bu fikri düşünenler olduğunu, çok güzel düşünülmüş, tasarlanmış çocuk kitapçıları açıldığını öğrendim. Önce "ben geç kaldım" diye düşünsem de, sonradan bu tip yerlerin çoğalması gerektiğini düşünüp, kolları sıvadım. Önce yer saptayıp, ardından maliyetleri çıkartmaya başladım. İşin kötüsü, maddi olarak oldukça sıkıntılı bir dönemdeydik, bu işin altından tek başına kalkmam mümkün görünmüyordu. Kredi almak için gittiğim bankalar da haklı olarak sermayesi olmayan ve daha önce bilmediği bir sektörde işyeri açmak isteyen birisine kredi vermek istemiyorlardı.

Derken bir masal kahramanı imdadıma yetişti! O dönem çok yakın bir dostum (namı diğer Rapunzel) kendi işindeki sıkıntılarla uğraşıyordu. İkimizin başbaşa verdiği birgün beraber bu işi yapabileceğimizi düşündük ve işte o gün, içimdeki 3 yıl öncesine ait "düş" tohumuna su ve besin vermeye başladık. Sonra ki süreç o kadar hızlı gelişti ki, hala her sabah bu güzelim ahşap beyaz kapıdan Düşevi'ne girerken burasının bir mucize ürünü olduğunu düşünüyorum. Biz iki kız arkadaş, karındaş olamasak da kardeş, birimizin hayalini ikimizin olarak benimseyip ortaya burasını çıkarttık. Fikirler geçen 3 sene içerisinde farkında olmadan o kadar gelişmiş, somutlaşmış ki burayı yapma aşamasında sanki yeni birşey inşa etmiyoruz da, zaten varolup toprak altında kalmış bir batık şehrin topraklarını temizleyip yüzeye çıkartıyoruz gibi hissettim. Bu his de her geçen gün içimdeki o tohumun bana söylediklerini doğru kıldı: "doğru yoldasınız, devam!"

Burası açılalı daha 2 hafta oldu, yani daha çok bebek. Her bebek gibi Düşevi de büyüyecek, serpilecek ve büyüdükçe de bizimle beraber başka çocukların ve çocuk kalanların da düşlerinin evi olacak. Bu yolculukta bize eşlik etmek isteyen, destek veren herkese minnattarız.

Sevgiyle ve çocuk kalmanız temennisiyle,
DÜŞEVİ dostları

5 yorum:

  1. ne güzel anlatmışsınız.. paylaşımlarınızı takip edeceğim...

    YanıtlaSil
  2. Dusevlerinin artmasi, sizin yillarca bu isi devam ettirebilmeniz dilegi ile!

    YanıtlaSil
  3. düşlerin gerçek olduğu bir dünya ile... nede güzel bir düşde buluşmuşsunuz....

    YanıtlaSil
  4. Ηello There. I found your blog the usagе of mѕn.
    That iѕ a very neatly written аrtіclе.

    Ι'll be sure to bookmark it and come back to learn extra of your useful information. Thank you for the post. I'll
    certaіnly return.

    Feel free to surf to my web page :: wedding dresses

    YanıtlaSil
  5. Hi there would you mind letting me know which web host you're working with? I've loaded your
    blog in 3 completely different internet browsers
    and I must say this blog loads a lot quicker then most.
    Can you recommend a good hosting provider at a reasonable price?
    Thanks, I appreciate it!

    my weblog: SEO

    YanıtlaSil